26 Haziran 2011 Pazar

Bugün

          
Gece, gündüz farketnez saat üç yada gece beş o yada bir başkası geçmişimizden bir alıntı düşer aklımıza. Sezzizlik içerisinde düşünce seslerimiz yükselir. Karanlıkta ölümü beklemek gibidir düşüncelerimiz. Hele birde seversiniz ya, en derinden açığa çıkan bir sestir ve bizi değil bizim olamayanı anlatır. Nefes almak gibidir bağlanmak. Her nefes alışınızda içinize çektiğiniz, nefesinizi tutup bırakmak istemediğiniz bir tutkudur. Ölüme bile kafa tuttuğunuz, o'nu ölümle aynı kefeye koyduğunuz düşünceleriniz tek bir insana bağlıdır. Sizin ölmeniz bir başkasının yaşamasıdır. Sizin sevdiğiniz sizin olamayandır. Geçmişimiz bugünümüzü hep gölgeler. Bugün hep karanlıktır ne kadar neşeli görünseniz bile içinizi kemirir dünler. Gecenin karanlığı yerini sabahın aydınlığına bırakırken ve o saatlerde uykunuz ağır basarken bile düşünceleriniz değişmez, taki uyan artık ben gidiyorum diyene kadar. Bir yalandır aslında gitmek. Gidiyorum diyenler hep düşüncelerinizin bir parçası olarak kalır ve her giden "bugün" hatırlanır.

25 Haziran 2011 Cumartesi

Şimdiyi "O" Geçiyor

Bana ne oldu böyle diye kendime soruyorum. Şişeler bitiyor içtikçe daha çok yanıyor içim.Damarlarıma o akıyor resmen.Alıkoyamıyorum kendimi düşünmekten.Duvarda asılı saatin tiktakları bile o'na dönüyor ve saate bakıyorum saat ; Şimdiyi "o" geçiyor.

Aşk Nedir?

Sizce aşk nedir? Sevdiğinizin elini tutmak mı? Sarılmak mı? Yoksa delice öpmek ve gözlerinin içine bakıp seni seviyorum demek mi? Aşk aslında yalnızca bir araç, kandırmaca, sadece bir masal. İleride hissetmeyeceğimiz geçici bir heves.Zaman hevesinizi aldığında ve yaşlandığınızda,yürüyemeyip elini tutamadığınızda ve gözleriniz en yakınınızdakini göremediğinde bitecek bir his. Zamanı gelince birbirinize karşı olan sorumluluğunuz, geçmişteki mutluluğunuz. Aşk aslında, ölmekten daha çok korktuğumuz.